münir bircan
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  yazılar
  => Türkiye, Şapka, Aydınlanma
  => Türkiye Cumhuriyeti Türklerin Kaçıncı Cumhuriyeti?
  => İbn Fethullah
  => Endam-ı Nâküsûr...
  => Ne zaman yangın çıksa içimde...
  => Nush ile uslananı etmeli takdir...
  => Pişti oynarken okey atan biri gibi...
  => Ebu Nidâl ile birlikte olmak
  => Yan bakıyorum sana
  => Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye!
  => ele veriyor sesinizi, aklınızdan geçenler...
  => ernekon mu mccartycilik mi
  => ekonomi krizdeymi... hay Allah!
  => beşeriyetin bir ürünü olarak sanat
  şiirler
  öyküler
  sizden gelenler
  düşünce platformu
  ergenekon sizce nedir?
ernekon mu mccartycilik mi

 Ergenekon mu McCarticilik mi?

 
Dünyada paylaşım savaşının ikincisi devam ederken ve daha ABD “fiilen” bu savaşa girmemişken, 26. 6. 1940 yılında bir yasa çıkartılır ABD’de. Yasa, “amerikan hükümetinin devrilmesini savunmayı ve bunun propagandasını yapmayı” suç sayar. Yasaya binaen olarak da HUAC ( Amerika Karşıtı Faaliyetler Komitesi) kurulur. Komite, Amerika içinde pek çok kişiyi “hükümete muhalif” ve “komünist” olarak fişler. Yıl 1946’ya geldiğinde 205 kişilik bir isim arşivi vardır hükümetin elinde. Sayı az, ancak bu 205 kişinin isimleri büyüktür… Amerika’da sanat, sinema, edebiyat, bilim alanında bulunan ve isimleri sadece ABD’de değil tüm dünyada bilinen insanlardır bunlar… İsimlerden bazıları: Albert Aynştayn, Bertolt Breht, Çarli Çaplin, Leri Parks, Elia Kazan, Artur Miller ve sevgilisi Marilin Monro…
Amerikan hükümeti “ cadı avı” başlatır. Aslında, yukarıda yazılan isimlerin tamamı sosyalist, komünisttirler ve fakat başlatılan “komünist avı” hükümet için çok tehlikeli olan “eşcinsel” ve “alkolik” kişileri de kapsamaktadır… Sayının çoğunu da bu iki kesim oluşturmaktadır zaten…
Komünistler, Amerika Komünist Partisi başkanı, kurucuları ve üyeleri dâhil, yukarıda adını zikrettiğim ve edemediğim toplam 50 kişidir! Haklarında yapılan “soruşturma” sırasında Amerikan medyasında en çok önplana çıkarılan ise ne komünistlikleri ve ne de vatana ihanetleridir. ( Çünkü hangi ulustan olursa olsun hiçbir komünist vatana, halka ve tüm dünya halklarına ihanet etmez…) Ortaya “sunulan” Artur Miller ile sevgilisi Marilin Monro’nun “ateşli yatak serüvenleri”, “yakınlıkları” ve o dönem Amerikan toplumunda günah olan her yerde öpüşmeleridir…
 
Kendi dönemi için “sansasyonel” bir olaydır… Sonuçta ne mi olur?
9. 2. 1950 tarihinde Cumhuriyetçi Parti’den ABD Viskonsin Senatörü Josep McCarti ( Joseph McCarty) basının karşısına çıkar ve elindeki dosyaları sallayarak: “Bu dosyadakilerin hepsi suçludur ve cezalandırılmalarıdır!” der.
Bunu söylemesinden sonra “holivud” “yeniden yapılandırılır”. Yeni yapılandırılma sırasında “komünist” hiç kimse iş yapamaz. Ya ülkelerini terk ederler ya da yoksul bir şekilde ölür, öldürülürler. Burada belki tek istisna, Marilin Monro ve O’na atfedilen “kadın” figürüdür. Malum, Marilin Monro, “seksi ve aptal sarışın”dır… ABD, komünistlerden öcünü böyle alır…
Yeniden yapılandırılan holivud (HOLLYWOOD), hangi filmi çekerse çeksin, Pentagon’dan (Amerika “Savunma” Bakanlığı) izin alacaktır. Yapılacak her film “Amerikan değerlerine uygun” olacak, filmin süresi ne olursa olsun Amerika Bayrağı en az üç kere gösterilecektir. Amerika ve Amerikalılar asla ve kat’a “kötü adam” olarak gösterilmeyecektir…
 
Bunun Ergenekon Davası ile ne alakası var?
 
İlk olarak, her ikisi de “hükümeti devirmek isteyenlere karşı” yapılıyor…
Her ikisinde de suç “soruşturma sırasında” yaratılıyor…
Her ikisinde de “sunulan deliller” vatana ihanet değil, özel konuşmalardan elde edilen hükümet karşıtı ifadeler…
Basında yer alan bilgiler, ikisinde de “özel hayata dair” bilgiler…
Her ikisinde de “toplumun önünde olmak zorunda olan” kişiler seçiliyor…
 
Peki, aralarında hiç mi fark yok?
Olmaz mı? Biri ABD’de ve “yasalara uygun olarak” yapılıyor…
ABD’deki organizasyonu ABD derin devleti yapıyor…
Birinde maşa  ya da ortaya çıkan kişi bir senatör, diğerinde…?
 
Ortak yanlarından biri “önplandaki” iki kişinin: ikisi de Yahudi!
 
Davanın sonu nemi olacak? Şimdiden bilin: İbn Fethullah cemaatine ait kanalizasyonlarda gösterilen dizi, film ya da diğer programlarda “türban” takan kadın “kötü kadın”, cemaatle ilişkili erkek “kötü adam” olarak gösterilemez… Her senaryoda cemaate en az üç kere övgü yapılır… Dinlerarası kardeşlik övülür… Suçlu daima komünistler, yurtseverler, bilgi sahibi olan ve halkı da bilinçlendiren kişilerdir…
 
Kim ki siyonizmin, ABD’nin, cemaatin değerlerine, yapılanmasına “karşı” kelâm eyler: Ya sev ya terk et!
 
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol