Ebu Nidal’le birlikte olmak…*
Yeni yılın herkese umut, başarı ve mutluluk getirmesini dilediler ya insanlar; sanırım “yeni yıl” eskisinden çok memnundu! Kendini değiştirmek istemediği aşikâr!
Bugün 3 ocak 2009. İsrail, iki yıldır açlık sınırının altına ittiği Filistinlilere son sekiz gündür “yoğunlaştırılmış” hava taarruzu gerçekleştiriyordu. Bugün akşam 19.00 sularında da havadan, denizden ve karadan saldırıya geçti… AB’nin “resmi açıklaması”: Bu İsrail’in güvenliğine yönelik bir operasyondur!
ABD’nin “resmi açıklaması”: “Hamas derhal yok edilmelidir!”
Ben de Münir Bircan olarak “resmen açıklama” yapıyorum: HASSKTiRiN ORDAN PEZEVENKLER! (Pezevenk, Farsça “yol gösteren, ön açan” anlamında kullanılır. Sakın yanlış anlaşılmasın. Sonra ABD’nin Türkiye Başsavcısı ve ekibi hakkımda dava falan açar ( AHHHH BİR AÇSALAR! ).
Türkiye’de ise o saatlerde sarışınlar yemek yiyor, benim “necip” halkım da “olanları seyrediyordu!” Bu tür programlar yayımlamayı ahlâklarına uygun görmeyen başka kanalizasyonlar ise ki bunlar “İBN FETHULLAH” “PEZEVENKLİĞİNDE!” hareket edenlerdi… Ben, bir taraftan Oktay Sinanoğlu’nu dinlerken bir taraftan da Hüsnü Mahalli’yi dinlemeye çalışıyordum. Biri Habertürk, diğeri Ülke Tv. ( Ülke Tv., Kanal 7 tarafından ne olmaz ne olmaz diye kurulsa da, orada görüşlerine katılmanıza gerek olmadan, ancak, bilgi birikimlerinden “haz” alınacak programlar var.) Birden alt yazı geçmeye başladılar: İsrail Gazze’de kara operasyonuna başladı!
Bu bilgi TRT’yi pek etkilememiş olacak ki, orada “türkülerini” söylemeye devam ettiler! Hükümete yalakalıkta sınır tanımayan Atv, kendi foseptik havuzunun derinliklerini izleyenlerine sunarken Show Tv salak ve sapıklara yönelik programlarına devam etmekte hiçbir beis görmemişti… Star, kozmosta biryerlerdeydi… İbn Fethullah kanalizasyonlarında ise “nurlandırılmış ortamda gizli kameralı” hayat bilgisi dersi, izleyenlerine hayatları hakkında gerçek bir ders veriyordu.
“İşte bu ahval ve şeraitte” Türkiye kendi kendinden g/izlenirken El Cezire’nin görüntülerini yayınlayan Ülke Tv, Filistin ( ve buradan hareketle tüm orta doğu’nun) sorununun “satılmış devlet yöneticileri” tarafından çözülemeyeceğini söyledi. Söyleyen: Hüsnü Mahalli! Siyasi görüşlerine katılmıyorum. Amaa… İş “muhabirlik”, hele de “orta doğu” olduğunda ANAP dönemi döneklerine kaç basar, belli değil!
Bunlardan yarım saat kadar önce ise, Kanal Biz’de tekrarları yayımlanan “Attilâ İlhan ile Sohbetler” programında Attilâ İlhan ( ölümünden 3 yıl sonra) bu konuda konuşuyordu!
Bugün olanların neden olduğunu anlatıyor ve ABD “eski” “Dış İşleri Bakanı” “Hanry Kissenger’den” bir alıntı yapıyordu: (Bir gazetede yayımlanan küçük bir haberden yola çıkarak) Ortadoğu’daki sorunların bitmesini istiyorsak, bütün ortadoğu’yu türklere vermemiz ve türkleri ele geçirmemiz gerekiyor… diyerek bir “şaka” yapmış Kissenger denilen zat. Kissenger, ABD “derin devlet”inin önemli bir üyesidir!
Şimdi, buradan “yeni osmanlı” kavramına bir yolculuk yapmamız da gerek ama…
Ülke Tv’de Gazze’de yaşayan bir “türk” ile telefon bağlantısı kuruldu. Konuşan, bir bayan… Diyor ki konuşan bayan: “Konsolosluk bizi her gün arıyor ve buradan gitmek “istemiyor musunuz?” diye soruyor. Ben, burada yaşıyorum! Burada çocuklarım var… Kocam var… Arkadaşlarım var! Ben nereye gideceğim? Burada 100 kişi kadar türküz. Karar aldık. Biz buradayız!”
Bunları söyledikten sonra da İsrail’in yaptıklarını anlattı. Buna karşı da kendi yaptıklarını… İsrail, ilaç dâhil herşeyin Gazze’ye girmesine izin vermiyormuş. Yaralıların tedavisi için de sargı bezi dahi olmadığı için yatak örtülerini yırtarak sargı bezi olarak kullandıklarını anlatıyor…
(Biz ise Türkiye olarak sağlık sorunu adına Cüneyt Zapsu denilen şahsa verilen imtiyaz için eczanelerin kapatılmasına bile sessiz kalıyoruz! Cüneyt Zapsu denilen “bir avuç fındık iyi gelir” zatın kim olduğunu AKP’liler gayet iyi bilir! AKP’yi kuran yüce şahsiyettir kendileri… varın ne kadar yüce bir karakter olduğuna siz karar verin!)
İnsan olduğumdan utandım!
AKP’nin savunduğu iki temel görüş var, değil mi?
Nedir bunlar?
Liberal ve Müslüman oldukları. Bu iki görüş dışında ortak olmayan pek çok görüş var AKP’de…
Liberalizmi nasıl savundukları ve liberalizmden ne anladıkları başka şeyler tabi! ( Bu cümleyi şöyle de okuyabiliriz: Kimin mandası olmalıyız? diye bir düşünsel karmaşa yaşıyorlar. kimi ABD emperyalizminin “mandası” olalım derken bir diğer grup ABD’de olabilir başka bir ülke de olabilir… görüşünde!)
Balık beyinli olmaktan vazgeçip insanlarda olması gerektiği kadar beynimiz olsa şunları hatırlayacağız:
Her Cuma namazı sonrası Türkiye’nin pek çok yerinde insanlar camiden çıkıp gösteri yaparlardı. Ne zaman? 2002 yılında! 2002 yılında ne oldu? AKP geldi… AKP geldi ve gösteriler bitti… Nerede şimdi o inançlarının ve özgürlüklerinin peşinde koşan göstericiler?
Afganistan, o göstericiler kadar müslüman olmadığı için, ABD tarafından Afganistan vatandaşlarının öldürülmesinde bir beis görmediler, herhalde…
Irak… Irak ise tam bir facia! Hem “Kürtlerin Partisi” ve hem de “müslümanlar” Irak vatandaşlarının öldürülmesine ses çıkarmadılar! ( Burada: MHP, PKK ya da AKP arasında yapısal ve işlevsel olarak tek bir fark söyleyin, ne olur…)
Fransa’da gettolarda yüzlerce “müslüman” öldürüldü! Ne AKP ne de “inançları için” cuma sonrası göstericilerinden tık yoktu!
Konya’da “ingilizce kursu” olduğu açıklanan bir bina çöktü… Hatırlayanınız var mı? Orada yaşları 15 ile 17 arasında kaç kişi ölmüştü?
Nerdeydi AKP ve cuma göstericileri? Türbanlarının renk ve zevk sorunlarını mı tartışıyorlardı o vakitlerde?
Şimdi, ve aslında Viyana’da yapılan ilk “semitizm” toplantısından bu yana ( o zaman “İsrail” yoktu. Dahası, İsrail, 1948 yılına kadar yoktu! İsrail’in nasıl kurulduğunu anlatan bir yazı değil bu yazı, ama meraklısı, “Livni” soyadını anımsasın!) yahudiler bölge halkını, bölgede bulunan “İngilizleri” ÖLDÜREREK ve “KİTLESEL TERÖRİST EYLEMLERİ İLK OLARAK UYGULAYARAK” ( “Livni” soyadı hala aklınızda, değil mi? Hani şu an İsrail Başbakanı Ehud Barak seçimlerde görevini Bayan Livni’ye bırakacak ya; o bakımdan. Gerçi Bayan Livni şu an Ali Babacan ile aynı mevkide! Ali Babacan’ın da koltukları kabarmıştır…) semitik bir devletin kurulmasını istiyorlardı… Tarih, yahudileri “vatansız halk” ( “haymatlos” kavramını ilk olarak ortaya atanların da yahudi olması, tabi, ayrıca bir tesadüf olabilir!) olarak anlatır. Aslında, Telmud’da yahudileri öyle tanımlar ve onlara inançlarına geri döndüklerinde kalabilecekleri toprakları, “vaad edilmiş topraklar”ı olduğunu bildirir! Bu “vaad edilen topraklar” bir bölümüyle, ülkemizi de kapsar. “Barzan” bir yahudi köyü/aşiretidir. Ve bu aşiret, zamanla, ülkemiz sınırları içinde de yaşamaya başlamıştır. (Bu arada, bizim, türklerin, müslüman oldukları “safsatası” var ya: Külliyen yalan! Kırım’da yaşayan türkler, Karaim Türkleri, yahudidir! Gagavuz Türkleri, ortodoks hristiyandır. Bunun yanında budist, şamanist, mecusi ve belki de adını dahi bilmediğimiz pek çok dine inanır türkler! Bu yüzden de İsmail Gaspirinkiy Bey “Türkçülüğün Esasları” olarak “dilde, işte (ekonomide), vatanda (bayrakta) birlik” der. Asla ve kat’a din mevzuuna girmez! Kafatasçılarımıza ilanen duyurulur! “Turan” denilen “ülkü” dini içine almaz! Ve dahi, ALAMAZ!) Yani, Barzani’de aslen yahudidir! (Demek ki kürtlerde de din birliği mevzu bahis edilemez… Onlarda da farklılıklar, azınlıklar var… Büyük Ortadoğu Projesi gereği olarak da kürtler, kendi aralarında bir “iç savaş” yaşayacaklar, kaçınılmaz olarak! “Demokraasi” işte… Başka şey! Gerçi, burada pkk ile Barzani çatışmasını da anlatmak lazım ama konumuz o değil… Konumuz değil ama: Barzani’yi ABD ve İsrail; pkkyi ise AB destekliyor. Yani, her iki yapılanma da halkına ihanet edenler tarafından yönetiliyor… Burada da MHP aklıma geliyor… Başbuğ ve öğrencilerine bir bakın: ne demişti ABD onlar için: Bizim çocuklar işini becerdi! Becerilen, Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaşları idi!)
Vaad edilmiş topraklar, ülkemizi de kapsadığına göre, bugün Gazze’ye yapılan saldırı, aslında ülkemize de yapılmıştır.
Aslında saldırı, insanlığa yapılmıştır!
Eğer İbn Fethullah ve pezevenkleri; eğer ABD yöneticileri; eğer AB Parlementerleri ve ülkemizdeki AB savunucuları; eğer BM “daimi görevlisi” diplomatlar; İsrail’i, ABD’yi; aslında emperyalizmi savunanlar ve emperyalizmin köpekleri insan ise:
Onlarla aynı adı taşımanın getirdiği utançla yaşamak istemiyorum!
“Resmi olarak” açıklıyorum: Filistinlilere yapılanları; Balkanlarda yapılanları; Kafkaslarda yapılanları; ortadoğu’da yapılanları; uzakasya’da yapılanları; afrika’da yapılanları; “yeni dünya” yerlilerine yapılanları ve bu “büyük felaketleri” kınıyorum! Bunları yapanlarla aynı adla anılmaktan da utanıyor ve eğer bu “büyük felaket”leri yapanlar kendilerini insan olarak tanımlıyorsa, insan olmadığımı beyan ediyorum!
Ben “ Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanıyım!” diyen (ve LER); bu sözü telaffuz ettiği halde cuma gösterilerini tekrarlamak istemeyen müslümanlarla aynı ülkenin avatandaşı olmaktan; “millet-i sadıka” halkına (yani vatandaşlarımıza) “genosit” uyguladığımızı söyleyerek bir de utanmadan da türk olduğunu iddia edenlerle aynı milletten olmaktan; emperyalistlere kukla olmaktan çekinmemelerine rağmen, kendilerine “solcu, devrimci, ilerici, aydın” diyenlerle aynı düşünsel kavramı paylaşmaktan; yaşanılan insanlık vahşetine aldırmadan kendi “şahsi” çıkarını düşünenlerden ve onlarla yeryüzünde ortak coğrafyada yaşadığım ve aynı oksijeni soluduğum için kendimden, utanıyorum!
Ey Ebu Nidâl, ey Mustafa Kemal, ey Deniz, Yusuf, Hüseyin!
Ey halkı ve tüm halkların kardeşliği ve özgürlüğü için savaşanlar!
Ey halkına ve tüm dünya halklarına gerçek barış, özgürlük ve kardeşliği getirmek için hayatlarını verenler! Sizlerle aynı safta olanlar hala var ve “utanmadan” çoğalıyorlar!
Ey Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da, atom bombasıyla Japonya’da veyahut dünyanın herhangi bir coğrafyasında ölen çocuk: senden seni hak ettiğin özgürlükte, kardeşlikte ve eşitlikte yaşatamadığım için ve tüm yaşatamayanlar adına özür diliyorum!
Benim parolam “vatan”, işaretim, “namus”!
Savaşım: Halkların kardeşliği!
Sonum: Toprak!
Özür dileyeceğim tek şey gelecektir! Kardeşçe ve özgür olarak yaşaması gerekirken ölenler…
Utanacağım tek şey vahşilik! Yapanı ben olmasam da; yapanlarla aynı olmasam ve dahi vahşeti gerçekleştirenlere düşman olsam da…
Ey dilleri, türküleri, kültürleri halkların! Sizi yaşatmaktan başka hiçbir şeye ve hiçbir “şey”e ve hiçbir borcum yok!
Geçmişle gelecek arasında sürecim ben!
* Ebu Nidâl, Marksist Leninist Filistin Kurtuluş Örgütü kurucusu ve lideri Yaser Arafat'ın örgütteki kod adıdır.